Başpınar işçileri ne yaptı, nasıl yaptı?
Önceki senelerde iş bırakan işçiler, kendi fabrikasının sınırını aşamıyordu. Yani diğer fabrikalarda takip ettiği mesele o fabrikanın ne kadar zam verdiğinden öteye geçmiyordu.

Fotoğraf: Kazım Kızıl
Arif Nuslu
Başpınar Organize Sanayi Bölgesi 2022’den beri zam aylarında iş bırakma eylemleri ile hareketleniyor. 2022’yi izleyen yıllar elbette aynı seyirde ilerlemedi. İşçiler bir önceki deneyimlerinden kimi sonuçlar çıkararak 2025 şubatına vardı. Farklılıklar neydi, hangi derslerle adımlar atıldı, somut gelişmeler ışığında hedefler nasıl belirlendi?
Son dönem gelişmeler
Asgari ücret için açıklanan yüzde 30 zam oranının ardından işçiler içerisinde konuşmalar, tartışmalar, tepkiler yoğunlaştı. Tepkilerin eyleme dönüşeceği hissediliyordu. Antep işçisi son üç yıldır alışılagelmiş, zam açıklandığında iş bırakıp fabrika önüne çıkma işinin tek başına yetmeyeceğini de irdeliyordu. “Patronlar nasıl birlikte hareket ediyorsa işçiler de birlikte hareket etmeli” fikri yaygınlaşan bir tartışmaydı. BİRTEK-SEN’in de bu sürece hazırlığı aylar öncesinde başladı. Fabrikalarda komiteler oluşturma (sınırlı sayıda), mahallelerde işçilerle kahve, ev buluşmaları yapma, işçilerle yapılan anketler gibi işçilerin toplamı talepleri ortaklaştırılıp birlikte mücadele etme pratiğine hizmet etme amacı taşıyordu elbette.
Son olarak yapılan Başpınar İşçi Kurultayı taleplerin belirlenmesinde etkili oldu. Tartışmalardan çıkan taleplerin eyleme çıkan iş yerlerinin hepsinde aynı olmadığı gerçeği bizi yanıltmasın. Kurultayda alınan kararların esas olarak işçilerde birlikte hareket etme fikrine hizmet ettiğini iş bırakan iş yerlerindeki tablodan gördük. Örneğin kurultayda alınan “ücretlere yüzde 65 zam”, “iki bayramda yarım maaş bayram ikramiyesi”, “banka promosyonlarının işçilere verilmesi” talepleri aynı oranda olmasa da iş bırakan ve direnişe başlayan fabrikaların neredeyse tamamındaki üç talebi oluşturuyordu.
Banka promosyonlarının işçilere verilmesi geçtiğimiz yıllardaki zam döneminde taleplerden birini oluşturmuyordu. 2022’den bu yana esas mesele hep zam talebi oldu. Ama bu sene işçilerin taleplerinden biriydi. O nedenle öncesindeki hazırlıkların ve kurultayda alınan kararların işçilerin genelinde bir etki yarattığı ve taleplerini belirlemede önemli bir dayanak haline geldiğini görmek gerekiyor. Daha fazla fabrikada talepleri ortaklaştırıp birlikte hareket etme fikri daha ileri ve mücadeleci işçilerin hazırlık tartışmalarında dile geliyordu. Bu önemli tespitin yapılması çıkarılan dersler açısından önemli bir nokta.
Önceki senelerde iş bırakan işçiler, kendi fabrikasının sınırını aşamıyordu. Yani diğer fabrikalarda takip ettiği mesele o fabrikanın ne kadar zam verdiğinden öteye geçmiyordu. Bu sene daha ilk iş bırakma eyleminin Ufuk Halı’da başladığı gece çok sayıda fabrikadan işçinin orayı ziyaret etmesi, direnişteki işçiler için neler yapabileceğini tartışması bu dönemin dünden farklı olduğunun ilk sinyallerindendi. İşçiler artık sadece kendi fabrikasını değil diğer fabrikalardaki işçilerin neler tartıştığını öğreniyor, oralardaki tartışmalardan faydalanıyordu. Eyleme çıkan iş yerleri bakımından da durum buydu. İşçiler çok hızlı haberleşerek hangi fabrikalarda iş bırakma eylemleri olduğunu ya da olacağını öğrenip hızla oralarla irtibat kurmaya çalışıyor ve birbirlerine ziyaretler organize ediyordu. Hem işçilerin eylemlerini ortaklaştırması hem de dayanışma, moral açısından kritik bir önemdeydi. Başka fabrikalardan işçilerin odun bulma, ısınma problemlerini dahi dert ederek çözmeye çalışması da sınıf dayanışmasının örneklerindendir.
Ya da Yalçın Kardeşler Halı Fabrikasında dokuma işçileri eylemdeyken patronun dışarıdan dokuma ekibi bularak makineleri çalıştırmaya yönelik hamlesinde çok sayıda işçinin bunu kabul etmeyip çalışmaya gelmediğini biliyoruz. O süreçte diğer fabrikalardan dokuma işçilerinin hızla birbirleri ile haberleşerek kimsenin Yalçın Kardeşler’e çalışmaya gitmemesi yönünde birbirlerini uyardığına, ikna ettiğine şahidiz. “İşçi işçinin ekmeğine kan doğramaz” söylemleriyle, çalışmayı kabul eden işçiler dahi çalışmaktan el çektirildi. İşçiler hızlıca hangi işçilerin aranıp çağrıldıklarını tespit ederek ikna sürecine girişti. Başka fabrikaların patronları kendi işçilerini bu fabrikaya göndermeye çalıştı ancak işçiler bunu kabul etmemişti.
Patronların direnişi kırma ve kendi arasındaki dayanışmasına karşı işçiler kendi dayanışmasını örgütlemiş ve önemli bir deneyim biriktirmiştir. Elbette bu anlattıklarımızın toplamında BİRTEK-SEN’in birlikte mücadele etmeye, dayanışmaya dair kısa ve uzun vadeli yürüttüğü mücadelenin etkisi oldukça fazla.
Birleşik, etkili, hazırlıklı mücadele ve kurultay
Birleşik bir mücadelenin hareket halinde ete kemiğe büründüğünü de bu direnişler sürecinde yeniden görmüş olduk. İşçiler kendilerine gönderilen dayanışma açıklamalarını, başka şehirlerde direnişe devam eden işçilerin çekip gönderdiği videoları büyük bir heyecanla takip etti. “Ne kadar çok direniş varmış gönderilen selamlarla anladık” cümlesi birleşik mücadeleye de hizmet ediyor.
Belli sayıda fabrikadaki işçiler bu sürece şubat ayı öncesinden hazırlanarak geldi. İşçi grupları oluşturdu, temsilciler seçti. Önceki senelerde işçiler ücret zammı açıklandığında direkt olarak iş bırakıp kapı önüne çıkarlardı ancak bu sene bazı fabrikalarda işçiler zammın açıklanmasından sonra değil ücretler yattıktan sonra iş bıraktı. Çünkü biliyorlardı ki ücret yatmadan çıkmak direnişte ayakta kalmayı zorlaştıracak ve kırılmalara yol açabilecekti. Örneğin Has Çuval Fabrikasında işçiler önce ücretlerinin hemen yatması için iş durdurdu, ücretler yatıp zam oranını görünce yeniden iş bırakarak eyleme geçti. Bu yaşananlar BİRTEK-SEN’in çağrıları ve ileri işçilerin hamleleri ile gerçekleşti.
Valiliğin patronların talimatıyla aldığı yasak kararından bir gün önce direnişte olan beş fabrikanın temsilcilerinden oluşan işçilerin bir araya gelerek neler yapabileceklerini tartışarak Çelikaslan Tekstil önünde yapmak üzere aldıkları ortak eylem kararı birlikte mücadele etme iradesinin somut ve önemli bir göstergesidir. İşçilerdeki birlikte mücadeleye yönelik hamleler elbette patronlar ve onların yerel-ulusal siyasi temsilcileri tarafından da görülen ve bilinen bir gerçekti. Yasak kararının ortak eylem kararının duyurulmasından hemen sonra alınması bunu doğrular nitelikte.
Yalana karşı etkili aydınlatma gerekir
Valiliğin yasak kararı açıklaması da sonrasında yaptığı açıklamalar da yalan ve manipülasyon içeren ifadelerden öteye geçmedi. Bu açıklamalarda “Şu kadar fabrikada anlaşma sağlandı” ifadeleri de yer aldı. Ama hem o fabrikalarda çalışan işçiler hem de toplam Başpınar işçileri biliyor ki ortada bir anlaşmadan ziyade işçileri zor yoluyla fabrikaya sokma hali vardı. Fabrika önünde beklemenin dahi yasak olduğu; TOMA’sıyla çevik kuvvetiyle ablukaya alınan fabrika önlerindeki işçiler içeri girip çalışmaya zorlandı. İşbaşı yapmayan fabrikalarda ise işçilere kodlarla işten çıkarıldıkları söylendi. Sonrasında patronlar geri adım attı ve işçilerin bir kısmını işe alırken kalanların ise tazminatlarını vermek zorunda kaldı. Ancak bunları işçilerin herhangi bir kazanım hissetmemeleri için örgütlü bir halden uzaklaştırarak yapmaya çalıştı. Yani hem patronlar hem de Valilik tarafından verilmek istenen ortak mesaj, “Bakın biz bu sorunu kendi aramızda çözdük, sendikaya da örgütlenmeye de gerek yok” idi. Bu nedenle sendikanın etkisini zayıflatmak, yarattığı potansiyeli elinden almak üzere yasaklar, BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’in tutuklanması benzeri bir dizi baskı gerçekleşti.
Yerelde patronların diliyle yazılan yazılara, sendikaya saldıranlara ve hukuksuzluğa karşı işçiler içinde sürdürülen aydınlatma çalışması, fabrika toplantıları, sosyal medyanın etkili kullanılmasının önemli bir katkısı oldu.
Kuşkusuz Başpınar işçileri bu süreçten önemli sonuçlar çıkardı, çıkaracaktır. Ancak yaşananların toplamından çıkarılacak sonuç işçilerin bu süreçten kazanarak çıktığıdır. Başpınar işçisi bir eşik atlayarak birlikte mücadele etme konusunda fabrikalarda nasıl örgütlenecekleri üzerine çok önemli deneyimleri biriktirerek yoluna devam ediyor. Bu süreç valiliğin de devletin de sermayeye hizmet ettiği gerçeğini hiçbir şüphe olmadan bütün çıplaklığıyla bir kez daha gösterdi Gaziantep işçisine.
Etkili iş yeri örgütlenmesi ve sonuçları
Kuşkusuz işçi hareketinin tarihi işçilerin farklı eylem biçimleri ile hak almaya yöneldiğini de gösteriyor bizlere. Ortaya çıkan deneyimlerin en etkilisi; iş yerlerine dayanan, işçilerin birliğini iş yerinde sağlayarak ve olabildiğince demokratik yollarla, geniş bir işçi grubunun temsiliyeti üzerinden komitelerini seçerek üretimi etkileyecek yani patronun geri adım atmasını sağlayıp işçinin hakkı olanı almasını sağlayacak bir örgütlenmenin gerekliliğidir.
Antep’te işçiler genel eylem biçimi olarak şalteri indirip fabrika dışına çıkma yolunu kullanıyor. Şüphesiz bu da bir seçenek ama işçilerin bölünmeden kendi arasındaki koordinasyonunu en etkili sağlayacağı fabrika örgütlenmesi olmalıyken, fabrika dışına çıkıp bir arada durarak birliğini sağladığı düşünülmemeli. Çünkü üretim araçlarının başından ayrılıp kendini dışarıya ‘atan’ işçilerin yenilmesi için patronların birçok yöntem geliştirdiği biliniyor. Üstüne bir de devletin kolluk güçleri ve diğer baskı araçları devreye girince birliğin dağıtılması daha kolay olabiliyor.
Fabrikada iş yavaşlatmak, vardiya giriş çıkışlarında topluca alkış vb. eylemlere girişmek, vardiyaya geç girmek, iş durdurup fabrikada beklemek benzeri birçok yol ve yöntem kullanılması gereken eylem biçimleridir. Sadece ve tek bir yol olarak iş bırakıp fabrika önüne çıkmak bugün Antep işçi sınıfının mücadelesinin deneyimlerinden çıkan sonuçlar bakımından da yetersizdir. O nedenle fabrikaların içini de mücadele alanlarına çevirmek bugünden yarına önemli bir mesele olarak önümüzde duruyor. Elbette sağlam bir iş yeri örgütü olması koşuluyla. Bunun, diğer fabrikalara deneyim aktarımının da kolaylaştırıcısı olacağını bilmeliyiz.
Sendikal örgütlenmenin güçlendirilmesi ihtiyacı
“Son yıllarda Gaziantep işçileri açısından en büyük kazanım nedir?” sorusunun yanıtı kuşkusuz bir araya gelme istekleri üzerinden şekillenen kendi sendikalarını yaratmaya girişmeleri ve ona sahip çıkmalarıdır diyebiliriz. Öyle ki; yıllarca sendikal bürokrasinin tahakkümü altında kalan, birçok kez girdiği mücadeleden bu nedenle yenilgiyle ayrılan kentin işçi sınıfının bu etkiyi, olumsuzluğu yenmesi en azından aşmak üzere adım atması kolay olmadı. Yaşadıkları karşısında gerçek bir sınıf sendikacılığı çizgisinde ilerlemenin gerektiğine inanan ileri işçilerle yapılan toplantılar üzerinden yol haritası çıkarıldı. Burada elbette sınıf partisinin bu ileri işçiler içindeki çalışma ve tartışmalarının etkisini atlamadan söyleyecek olursak sendikal bir mevzinin işçilerin elinde yükselmesi sağlanmış oldu.
Henüz istenen etkiyi yaratamamasının önünde yasal bürokratik engeller (Barajlar, e-devlet şifresini patronların istemesi vb.) olsa da Gaziantep işçilerinin başvurdukları bir çekim merkezi haline geldiği söylenebilir BİRTEK-SEN’in. Fakat sendika üyeliklerinin yapılması, bu üyelerin sorumluluk almaya yöneltilmesi ve onları örgütlü birlikler olarak geliştirmesi noktasındaki zayıflıklar da istenen etkiyi yaratamamasının nedenleri arasında sıralanmalı.
Genellikle zam dönemlerinde harekete geçip başvurulan, hakkını arayacak ama kendi fabrika örgütlülüğüne dayanmayan bu sendikal refleksin elbette değiştirilmesi gerek. Sendikanın ve sınıf partisinin bu anlamda çabalarını artırarak tartışmalarını sürdürmesi bugünden yarına önemli bir noktada duruyor.
Direnişler kentin gündemi haline geldi
Şehirdeki emek ve demokrasi güçlerinin önceki senelere göre işçi eylemlerine ilgilerinin arttığı söylenebilir. Dayanışma ziyaretlerinde bulunma, işçilerin ihtiyaçlarını dayanışma ile çözmeye çalışma, bulundukları alanlarda meseleyi gündem haline getirme gibi hamleler bu direnişlerin şehrin geneline de etki etmesi bakımından kritik önemdeydi. Hukuk örgütlerinin yasak kararına gösterdiği tepkiler, sendikaların dayanışma çağrıları yapması, yurt dışından gelen dayanışma mesajları hem BİRTEK-SEN açısından hem de işçilerin mücadelesinin sürmesi bakımından önemli bir yerde duruyor.
Evrensel'i Takip Et